"Gençlik, bir perspektif yanılgısı; aşkın, yalanın, acının, sevincin, edebiyatın, rezaletin, her şeyin işte, büyüklüklerini yanlış hesaplıyor gözün. Her şey olduğundan büyük, sen zaten her şeyden küçüksün."
Ece Temelkuran
Yaktıklarımı, yıktıklarımı, esip gürlediğim zamanları hatırladım; düşündüm, her şey gerçekten bir perspektif yanılgısı mıydı acaba, diye. Sorun verilen tepkide değildi belki de; öyle çok sevmenin, öyle derin güvenmenin, hayal kırıklığı denizine aksi, işte böyle parlak, işte böyle göz alıcı ve unutulmaz oluyordu demek ki.. Bir nevî etki-tepki teorisiyle oldukça basite indirgemek de mümkün, kırık dalgaların çarpa çarpa kayalığa dönüştürdüğü hayatımı. Oysa buralar önceden - hep dutluk olmasa da - hep incecik bir kumsaldı, basanın ayak izinin kaldığı, görenin dokunmadan geçmek istemediği, göz alabildiğince uzanan sıcak ve güneşli bir iz tarlası.
Gençlik böyle bir şey işte! Sevdiğin, dünyanın bir tanesi, ruhun erisin varlığında istersin, o şekil.. Sevdiğin şair-yazar, başka bir dünyadan sanki, Allah'ın bir lûtfu... Bir de acı meselesi var ki, kör kuyularda merdivensiz kalmak hafif kalır.. İlk acılar her zaman en çok yaralayanlardır, bu acıyla yaşayamam ölürüm sanır insan ve belki de ölmeyi her şeyden çok ister. Ama ölmez ve bir sonraki acı çekiş, bu bilinç ve tecrübeyle, geçeceği, öldürmeyeceği muhakkak bir vakâ olarak yaşanır. Belki de ilk aşk bu yüzden unutulmaz; verdiği sevinç ve acı, başka hiçbir şeyle mukayese edilemediği için. Bir daha öyle hesapsız bir teslim oluş, ölümü arzulatan bir acı asla yaşanmayacağı için.
Çünkü gerçekten aşkımız o kadar yüksektedir ki kendimizi acı çukurlarında buluruz, okunacak o kadar çok kitap vardır ki hiçbir şey bilmemenin ızdırabını yaşarız, dünya öyle kirli ve kötüdür ki bu dünyada acı çekmekten başka ne yapabiliriz ki! Zira gerçekten tüm bu devasa sorunlarla mücadele edemeyecek kadar küçüğüzdür. Ya da karşımızdakileri dev aynasında görürken, kendi yansımamızı çok küçük görürüz...
Hâliyle verdiğimiz tepkiler de yakıp - yıkmaya ya da sevip - yüceltmeye meyilli oluyor. Bunca geçen zamandan ve yaşanan onca şeyden sonra, geriye dönüp bakıyorum ve gülümseyerek, öğreneceksin küçük kız diyorum. Şunu şöyle yapma, bunu böyle etme demenin bir faydası yok çünkü; biliyorum ki yine yapacak, yine sonsuz sanıp aşık olacak, yine ben bunu hak etmedim deyip kırılacak ve yeter artık deyip, yakacak bindiği gemileri.. Yine sıfırdan başlamayı göze alacak, küllerinden doğmayı, kendisi keşfetmişcesine, marifet sayarak...
Ve hayat eninde sonunda her şeyin gerçek büyüklüklerini görmesini sağlayacak. Kalbini sakinleştirmeyi, öfkeye ve isyana ilk kıvılcımla kapılmamayı, ait olmadığı hiçbir yere teslim olmamayı öğrenecek. Ve sonunda görecek ki tüm bu evrende, nasıl ki acılar ve sevinçler abartılı tepkileri hak etmeyecek kadar küçükse; kendisi zaten hakikaten küçük!