25 Aralık 2017 Pazartesi

Görünmeyen İnsanlar

Evsizler görünmez mi?_Dran (Sokak Ressamı)

         Termodinamiğin 2. Kanununa dair farklı bir açıklama der ki; “Hayat, birbirine zıt kutupların varlığı ile devam eder. Rüzgârın esmesi, yağmurun yağması, hayatın devamı, farklı ısı kaynaklarına bağlıdır.”
Doğa için kesinlikle geçerli olan bu açıklama, normal hayatlarımız için de geçerlidir. İş hayatının yüksek enerjisinin, mesaj kaygılarının ve savunma mekanizmalarının karşısında; evimizdeki sükûnet, atalet ve masumiyet olmazsa hayat olmaz. İnsan, zamanla yaptığı işe benzer ve hayat dediğimiz şey sadece aynı oyunun benzer temsilleri olur.
Gerçi –her ne kadar doğanın bir parçası olsa da- insan söz konusu olduğunda hayat, temel fizik prensipleriyle yürümez. İnsan aklının sınır/kural tanımaz karışıklıktaki labirentleri bir yana; hayat, herkese aynı şartları ya da seçim şansını sunmaz. Kişisel gelişim klişeleri çok ütopiktir bazı yaşamlar için.
Sosyal, ekonomik ve coğrafi sınıflara ayrılmıştır insanlar ve bu ayrıştırma neticesinde, görünmezlik özelliği kazanmıştır(!) bazıları.
Sokakta yanından geçtiğiniz, çöp karıştıran adam, sizin için görünmezdir mesela; yanındaki çuvaldan mamûl çekçek arabası ve belki de küçük kızıyla beraber. Çünkü görünmeyecek kadar kirlidir ve hayatta bulunduğu nokta, sizin için tahayyül edemeyeceğiniz kadar bilinmezlikle doludur.
Hatta çalıştığınız işyerindeki temizlik görevlileri bile, size göre görünmez olabilirler. Onlar yerlere paspas çekerken ya da lavaboyu temizlerken, geçip gidersiniz yanlarından sessizce ya da devam ederek konuşmaya, yanınızdaki arkadaşınıza yeni satın aldığınız bir şeyden bahsederek.
Göz göze gelmemek esastır, bu tarz mutualistik yaşam formunda, görünmezlik zincirini kırmamak için. Ve tepki vermemek, masanıza çayınızı sessizce bırakıp giden çaycıya bile…
Aynı şekilde siz de görünmez olabilirsiniz, hiyerarşik olarak üstünüzde yer alan bir amir veya patron için. Ya da adını bilmeyi geçtim, telaffuz bile edemediğiniz bir mağaza vitrinine bakarken, görünmezlik hâleniz tepenizde olabilir.
Bir de coğrafya olarak görünmezlik vardır. Peter Pan’ın ‘Olmayan Ülke’sinden farklı bir durum bu. Hiç seçme şansınız olmayan ve ne yaparsanız yapın değiştiremeyeceğiniz bir özellik. Bazı şehirler, bazı diller, bazı trajediler hiçbir şarta –ortak bir yaşam içinde olduğu- diğerleri tarafından görülmezler.
Peki ne yapmamız lazım? Dünyanın düzeni budur, normal olan bu diyorsanız ve şanslı taraftaysanız; “Carpe diem!” tatlı hayata devam edebilirsiniz. Bir yıl boyunca zaman zaman görmezden gelip, bazen de görünmez olmayı kabûl ederek, her şey dâhil beş yıldızlı yaz tatilinizin taksitlerini ödeyerek tabi. Hayatın anlamsızlığına anlam katmak için “Ye, dua et, sev!” tarzı mottolar da edinebilirsiniz.
Ya da gerçek anlamın peşine düşersiniz. Hayatınıza nezaket katarak başlayabilirsiniz mesela. Yanından sessizce geçtiğiniz, belediye işçisine, çöp toplayıcıya ‘Kolay gelsin’ diyerek başlayın. Her geçen gün şişirdiğiniz egolarınızı biraz boşaltın ve yerine biraz empati, bolca nezaket koyarak görünmezleri -kendiniz de dâhil- bir bir görünür kılın. Çoğunlukla seçme şansı olmayan bu dünyada, sosyo-ekonomik veya coğrafi konumunuzla alakalı böbürlenmeleri ve eksiklenmeleri bir yana bırakın.
Toplum hayatımızın, aile hayatımızın, eğitim sistemimizin ve çalışma dünyamızın en önemli eksiği nezaket. Sesi en yüksek perdeden çıkan, fiziksel veya yönetimsel üstünlüğü olan; diğerini ezme, görmezden gelme hakkını kendinde buluyor. Ebeveyn, öğretmen, amir, patron ya da komutan fark etmeden. Ve bir süre sonra normal buymuş gibi kabûl görüyor. Üçüncü sayfa haberlerimizden, sosyal medyaya; en üst yönetim kademesinden, aile içi ilişkilere kadar her şeye sızmış durumda bu anlayış.

Yine de unutmamak ve günlük hayat içinde sürekli hatırlatmak lâzım; nezaket, bir insan hakkıdır. Ve birey olarak, toplum olarak; mikrodan makroya tüm iletişim türlerinde gereklidir; farklılıklarımızdan dolayı, birbirimizin boğazına sarılmak yerine. Termodinamik de bunu öngörür!