19 Ekim 2016 Çarşamba

Sevmek...



Sen Aydınlatırsın Geceyi  / Onur Ünlü



       Sevmek, sahip olmak değildir. Sadece seversin; dünüyle, bugünüyle, yarınıyla. Gerçek sevgi; değişim, mülkiyet talep etmez; daimi yol arkadaşlığı vadeder. 
         Kafa kafaya, yan yana kusmanın saadetinde buldular aşkı, 
         Ama yetmedi zamanı durdurmak kavuşmaya,
         Şiir okumanın affetmeye yettiği yerde..

Bu hikayeye de bu şiir yakışır:


ALTI ÜSTÜ BİR!

Köprünün altı keder
üstü atlama isteği
neylersin ki
kanatsız yaratmış mabut
kuş olup uçamam
gelemem yanına ha deyince
heves eder
şarap içer
söverim böyle gönlümce
köprünün altı keder
üstünde bir bok yok!

                           ALİ LİDAR

18 Ekim 2016 Salı

İtirazım Var!


       İnsan sadece suçluyken kaçmaz. Bazen suçlandığın için de kaçarsın. Ama bir kere kaçmaya başladıysan, bir şeyleri de muhakkak kaçırırsın elinden. Bazen gençliğini kaçırırsın, bazen geleceğini, bazen de aklını. Fakat işin en güzel tarafı da bundan sonra başlar. Çünkü aklını kaybedince, korkularından da kurtulursun. Bu da seni özgürleştirir. Çünkü sadece korkaklar kendi akıllarına güvenirler. Ve bütün korkaklar, hakikatın esiridir. Oysa hakikat akılla ya da başka bir şeyle kavranılmaz. Hakikatın ancak parçası olunur. Bunun için kurtul: geçmişinden, geleceğinden, aklından. Kainatta ne varsa şu anda oluyor, görmüyor musun? Sadece burada, sadece şimdi. Gözlerini kapa, kalbini aç, aklını da bırak gitsin... 

                                                                           Onur Ünlü / İtirazım Var


Diyecek çok şey var da... Sonra..

15 Ekim 2016 Cumartesi

Vay Arkadaş! Ben neymişim!

Yeni dönem edebiyatçılarını takip etmeye çalışan biriyim. Ha takip edip de ne yapıyorsun derseniz, dayanamıyorum, şu dergilerin hepsini alıyorum; Ot, Kafa, Bavul, Kafkaokur... Hatta ergen gibi mizah dergilerini de alıyorum; Penguen, Uykusuz, N'aber... Ve tabii ki hepsini okuyorum. Yalnız bir insansanız ve bol bol seyahat ediyorsanız, bu dergiler sağolsunlar iyi yol arkadaşıdırlar.

Bu yeni yazarları da seviyorum valla. Ali Lidar malum, aşkımı ilan etmiştim daha önce. Tarık Tufan olsun, Sinem Sal, Nermin Yıldırım, hatta Nihat Sırdar - ailemden biri kendisi-, Nejatım İşlerim... Daha niceleri ve Angutyus'u unutmayayım ve Ozan Önen'i tabi ama şimdi telaş sardı, kimleri yazmayı unutuyorum acaba diye. Konu şu ki bir vakittir düşünüyorum Hakan Günday hakkında. İyi yazar velhasıl, enternasyonel başarılarını da tabii ki takip ve takdir ediyorum. Ama ne yalan söyleyeyim (ne söylesem... ne söylesem?...) aynı sempatiyi duyamıyorum, diğerlerine duyduğum. Diyorum ki niye? Yazdıklarını okurken kendimi söylenirken buluyorum, 'he Allah'ın ukalası, he bi sen biliyon Allah'ın dombilisi'. Ne ayıp ya denir mi öyle? Adam iyi yazar, çekemiyorsun bence.. 'Tabi canım, nasıl çekeyim onu, belediye çeksin onu ayrıca koduğumun agresifi'. Neyse, işte böyle bir iç tartışma hatta çekişme konusu benim için Hakan Günday, sevdiğimiz bi arkadaşımız bu arada, saygılar abi!

Biraz önce bir test çözdüm, malum internet testlerinden. Mevzu şu: "Son Dönem Edebiyatçılarından Hangisi Senin Ruh Eşin?". Bu kadar laftan sonra kimin çıktığı aşikar; ruh eşim huysuz, patavatsız, suratsız Hakan Günday çıktı.






Hep derler ya, insan kendine benzeyeni sever diye; işte ben bu lafa pek katılmam. İnsan, kendine benzeyeni ilk bakışta sevebilir evet, ortak yön çoktur, hemen anlaşabilir. Ama uzun vadede olacak olan şudur; insan kendi hatalarını, mallıklarını, gereksiz takıntılarını, hiç yok dese de yarım kahve fincanı olan egosunu karşıdan gördüğü zaman, buna katlanamaz. Çünkü karşısında bir karbon kopya vardır ve bundaki hatalar baskı hatası denilip geçilecek türde değildir, en azından kimse görmese de kendi görür. Ve bu dünyadaki insanların en dayanamayacağı şey, kendi hatalarının yüzüne çarpılmasıdır; hele ki böyle kanlı canlı karşısında görmek çileden çıkartır.
Velhasıl Hakan Günday'a olan gereksiz tepki ve gizli hayranlığımın da bilinçaltı çözümlemesini böylece yaptıktan sonra bugün rahatça uyuyabilirim. O kızdığım çekilmez, uykusuz, aksiii, nalettt adamın aslında kendim olduğunu bilerek! Ohh misss, dünyanın tüm ukala dümbeleği dombilileri birleşin! Yiyin birbirinizi!

14 Ekim 2016 Cuma

KUŞLARDAN BİR GÜN

      "İntihar etmek isteyen bir kuş bunu nasıl yapar? Yükselebildiği kadar yükseğe çıkıp, sonra boşluğa bırakıp kendini ve çırpmayarak kanatlarını toprağa çakılarak mı? Yoksa kanat çırpmak, bir tür refleks mi? Yani isterse eğer kendini boşluğa bırakan bir kuş, kanatlarını çırpmamazlık edebilir mi?
         Sahi, ölmek isteyen bir kuş, nasıl intihar eder?"
                                                                                                 Tesirsiz Parçalar / Ali Lidar






      Bütün gün intihar ederek yaşamına son veren, yazar ve şairlerin hayatlarını, şiirlerini okuyarak, düşünerek bir gün geçirdim. Oysa başlangıçta sadece Ahmet Oktay'ın bir şiirini arıyordum - durduk yere kafama takılan- "Ödeşmiyorum seninle sevgili yaşam.. / Uzlaşmıyorum da!". Ordan 'Yol Üstündeki Semender'e, oradan da intihar eden şairlere geçtim. Arada günlük işlerimi yaparken, projeleri incelerken, makam-mevki için arkadaşlığı unutanları düşünürken okuduğum satırlar kafamın içinde döndü durdu.. Sonra akşam oldu.
      Serviste kitabımı açtım ve okumaya, kaldığım yerden devam ettim. Sayfa 175, Tesirsiz Parçalar ve beklenmeyen tesir; yazar Ali Lidar'a aşık oldum! Hayır, aşk, bu kadar basit, kolay bi şey değil. Benim gibi güzel her şeye sevinen, yanlış her şeye üzülen biri için bile değil.. Öyle işte, aşık oldum...
      Eve geldim, yüzümde aptal bir sırıtışla. Çöpü kapıya koydum, bi bira açtım. İki bira, yarım paket sigara ve biraz müzik sonra kitabın sonuna geldim:
      "Sahi, ölmek isteyen bir kuş, nasıl intihar eder?"
      Sabaha kadar ağlatır bu soru beni, annem üzülmese, öldürür de.
      Evet, içimde bir boşluk. Tıpkı "Diş çürüğü oyuğu kadar kirli, can yakan ve zavallı bir boşluk var içimde...". Boşken, hep dilim / aklım o boşlukta. Dolunca, kısa bir an rahatlıyor. Sonra da içini dolduran o şey canımı yakmaya başlıyor. Azimle temizliyorum içini, sonra boşluk hissi canımı acıtıyor. 
      "İçimdeki boşluk ağrıyor her gece ve ben o ağrıyı neyle kesebileceğimi çok iyi biliyorum aslında. Ama onu bile beceremiyorum. Korkuyorum."

10/10/2016 / Tepebaşı Dük'üne...