15 Ekim 2016 Cumartesi

Vay Arkadaş! Ben neymişim!

Yeni dönem edebiyatçılarını takip etmeye çalışan biriyim. Ha takip edip de ne yapıyorsun derseniz, dayanamıyorum, şu dergilerin hepsini alıyorum; Ot, Kafa, Bavul, Kafkaokur... Hatta ergen gibi mizah dergilerini de alıyorum; Penguen, Uykusuz, N'aber... Ve tabii ki hepsini okuyorum. Yalnız bir insansanız ve bol bol seyahat ediyorsanız, bu dergiler sağolsunlar iyi yol arkadaşıdırlar.

Bu yeni yazarları da seviyorum valla. Ali Lidar malum, aşkımı ilan etmiştim daha önce. Tarık Tufan olsun, Sinem Sal, Nermin Yıldırım, hatta Nihat Sırdar - ailemden biri kendisi-, Nejatım İşlerim... Daha niceleri ve Angutyus'u unutmayayım ve Ozan Önen'i tabi ama şimdi telaş sardı, kimleri yazmayı unutuyorum acaba diye. Konu şu ki bir vakittir düşünüyorum Hakan Günday hakkında. İyi yazar velhasıl, enternasyonel başarılarını da tabii ki takip ve takdir ediyorum. Ama ne yalan söyleyeyim (ne söylesem... ne söylesem?...) aynı sempatiyi duyamıyorum, diğerlerine duyduğum. Diyorum ki niye? Yazdıklarını okurken kendimi söylenirken buluyorum, 'he Allah'ın ukalası, he bi sen biliyon Allah'ın dombilisi'. Ne ayıp ya denir mi öyle? Adam iyi yazar, çekemiyorsun bence.. 'Tabi canım, nasıl çekeyim onu, belediye çeksin onu ayrıca koduğumun agresifi'. Neyse, işte böyle bir iç tartışma hatta çekişme konusu benim için Hakan Günday, sevdiğimiz bi arkadaşımız bu arada, saygılar abi!

Biraz önce bir test çözdüm, malum internet testlerinden. Mevzu şu: "Son Dönem Edebiyatçılarından Hangisi Senin Ruh Eşin?". Bu kadar laftan sonra kimin çıktığı aşikar; ruh eşim huysuz, patavatsız, suratsız Hakan Günday çıktı.






Hep derler ya, insan kendine benzeyeni sever diye; işte ben bu lafa pek katılmam. İnsan, kendine benzeyeni ilk bakışta sevebilir evet, ortak yön çoktur, hemen anlaşabilir. Ama uzun vadede olacak olan şudur; insan kendi hatalarını, mallıklarını, gereksiz takıntılarını, hiç yok dese de yarım kahve fincanı olan egosunu karşıdan gördüğü zaman, buna katlanamaz. Çünkü karşısında bir karbon kopya vardır ve bundaki hatalar baskı hatası denilip geçilecek türde değildir, en azından kimse görmese de kendi görür. Ve bu dünyadaki insanların en dayanamayacağı şey, kendi hatalarının yüzüne çarpılmasıdır; hele ki böyle kanlı canlı karşısında görmek çileden çıkartır.
Velhasıl Hakan Günday'a olan gereksiz tepki ve gizli hayranlığımın da bilinçaltı çözümlemesini böylece yaptıktan sonra bugün rahatça uyuyabilirim. O kızdığım çekilmez, uykusuz, aksiii, nalettt adamın aslında kendim olduğunu bilerek! Ohh misss, dünyanın tüm ukala dümbeleği dombilileri birleşin! Yiyin birbirinizi!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder