![]() |
Evsizler görünmez mi?_Dran (Sokak Ressamı) |
Termodinamiğin 2. Kanununa dair farklı bir açıklama der ki; “Hayat, birbirine zıt kutupların varlığı ile devam eder. Rüzgârın esmesi, yağmurun yağması, hayatın devamı, farklı ısı kaynaklarına bağlıdır.”
Doğa
için kesinlikle geçerli olan bu açıklama, normal hayatlarımız için de
geçerlidir. İş hayatının yüksek enerjisinin, mesaj kaygılarının ve savunma
mekanizmalarının karşısında; evimizdeki sükûnet, atalet ve masumiyet olmazsa
hayat olmaz. İnsan, zamanla yaptığı işe benzer ve hayat dediğimiz şey sadece
aynı oyunun benzer temsilleri olur.
Gerçi
–her ne kadar doğanın bir parçası olsa da- insan söz konusu olduğunda hayat,
temel fizik prensipleriyle yürümez. İnsan aklının sınır/kural tanımaz
karışıklıktaki labirentleri bir yana; hayat, herkese aynı şartları ya da seçim
şansını sunmaz. Kişisel gelişim klişeleri çok ütopiktir bazı yaşamlar için.
Sosyal,
ekonomik ve coğrafi sınıflara ayrılmıştır insanlar ve bu ayrıştırma
neticesinde, görünmezlik özelliği kazanmıştır(!) bazıları.
Sokakta
yanından geçtiğiniz, çöp karıştıran adam, sizin için görünmezdir mesela;
yanındaki çuvaldan mamûl çekçek arabası ve belki de küçük kızıyla beraber.
Çünkü görünmeyecek kadar kirlidir ve hayatta bulunduğu nokta, sizin için
tahayyül edemeyeceğiniz kadar bilinmezlikle doludur.
Hatta
çalıştığınız işyerindeki temizlik görevlileri bile, size göre görünmez
olabilirler. Onlar yerlere paspas çekerken ya da lavaboyu temizlerken, geçip
gidersiniz yanlarından sessizce ya da devam ederek konuşmaya, yanınızdaki
arkadaşınıza yeni satın aldığınız bir şeyden bahsederek.
Göz
göze gelmemek esastır, bu tarz mutualistik yaşam formunda, görünmezlik
zincirini kırmamak için. Ve tepki vermemek, masanıza çayınızı sessizce bırakıp
giden çaycıya bile…
Aynı
şekilde siz de görünmez olabilirsiniz, hiyerarşik olarak üstünüzde yer alan bir
amir veya patron için. Ya da adını bilmeyi geçtim, telaffuz bile edemediğiniz
bir mağaza vitrinine bakarken, görünmezlik hâleniz tepenizde olabilir.
Bir de
coğrafya olarak görünmezlik vardır. Peter Pan’ın ‘Olmayan Ülke’sinden farklı
bir durum bu. Hiç seçme şansınız olmayan ve ne yaparsanız yapın
değiştiremeyeceğiniz bir özellik. Bazı şehirler, bazı diller, bazı trajediler
hiçbir şarta –ortak bir yaşam içinde olduğu- diğerleri tarafından görülmezler.
Peki ne
yapmamız lazım? Dünyanın düzeni budur, normal olan bu diyorsanız ve şanslı
taraftaysanız; “Carpe diem!” tatlı hayata devam edebilirsiniz. Bir yıl boyunca
zaman zaman görmezden gelip, bazen de görünmez olmayı kabûl ederek, her şey dâhil
beş yıldızlı yaz tatilinizin taksitlerini ödeyerek tabi. Hayatın anlamsızlığına
anlam katmak için “Ye, dua et, sev!” tarzı mottolar da edinebilirsiniz.
Ya da
gerçek anlamın peşine düşersiniz. Hayatınıza nezaket katarak başlayabilirsiniz
mesela. Yanından sessizce geçtiğiniz, belediye işçisine, çöp toplayıcıya ‘Kolay
gelsin’ diyerek başlayın. Her geçen gün şişirdiğiniz egolarınızı biraz boşaltın
ve yerine biraz empati, bolca nezaket koyarak görünmezleri -kendiniz de dâhil-
bir bir görünür kılın. Çoğunlukla seçme şansı olmayan bu dünyada,
sosyo-ekonomik veya coğrafi konumunuzla alakalı böbürlenmeleri ve
eksiklenmeleri bir yana bırakın.
Toplum
hayatımızın, aile hayatımızın, eğitim sistemimizin ve çalışma dünyamızın en
önemli eksiği nezaket. Sesi en yüksek perdeden çıkan, fiziksel veya yönetimsel
üstünlüğü olan; diğerini ezme, görmezden gelme hakkını kendinde buluyor.
Ebeveyn, öğretmen, amir, patron ya da komutan fark etmeden. Ve bir süre sonra
normal buymuş gibi kabûl görüyor. Üçüncü sayfa haberlerimizden, sosyal medyaya;
en üst yönetim kademesinden, aile içi ilişkilere kadar her şeye sızmış durumda
bu anlayış.
Yine de
unutmamak ve günlük hayat içinde sürekli hatırlatmak lâzım; nezaket, bir insan
hakkıdır. Ve birey olarak, toplum olarak; mikrodan makroya tüm iletişim
türlerinde gereklidir; farklılıklarımızdan dolayı, birbirimizin boğazına
sarılmak yerine. Termodinamik de bunu öngörür!